Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Tanıtım Yazısı

İçimden Geçenler İçimden Geldiği Gibi!

       24 Şubat 2020'de ilk blog yazımı yazdığımda internet sitemde gündeme, genel kültüre, topluma yönelik yazdığım yazıları bir sohbet havası eşliğinde yayımlamayı planlıyordum. Bu yüzden bloguma "İçimden Geçenler İçimden Geldiği Gibi" mottosunu uygun bulmuştum.     Her insan içinde bir miktar huzursuzluk taşır. İşte bu huzursuzluk; insanı araştırmaya, üretmeye, yapmaya, sıradışı olana iter.     Kimisi maymun iştahlıdır: Kendini aramak adına bir şeyler yapmaya çalışır, vazgeçer. Kimi insan şanslıdır: Kendini çabucak bulur. Kimi insan talihsizdir: Kendini bulduğunu sanar ama kendini ebediyen kaybetmiştir.     Bu insanlar bir nebze de olsa huzuru bulmuştur. Onlar huzuru, huzursuzluklarını hissettikleri anda dışarı vermekle bulurlar.      Ahmed Hamdi Tanpınar'ın Huzur romanı için husursuzluğun kitabı derler. Fernando Pessoa'nın da Huzursuzluğun Kitabı adlı bir eseri vardır. Oysa bütün kitapları oluşturan huzursuzluk düşüncesi değil midir?    Ken
En son yayınlar

Futbol'un Akademisi: Aslolan Trabzonspor'muş, Duydunuz Mu?

   Mehmet Kaplan, Köroğlu için "dejenere alp tipi" diyor.     Kaplan Hoca, Ülkücü bar fedaisi hikâyeleriyle büyüyen bir neslin Kurtlar Vadisi projesini ıskartaya çıkaran dejenere insan tipini görse ve bugün edebiyat yapıyorum diye kustuklarını okusa acaba nasıl yorumlardı, çok merak ediyorum.     Malumunuz ki son altı aydır Trabzonspor'da acayip işler oluyor. Hepsini buraya yazıp kafa ütülemeye ne hâcet!     Özetle koskoca bir şehrin aslında ne kadar küçük olduğunu ve şampiyon başkanını yiyecek kadar sermayeye susadığını görmüş olduk.     Menajerler de olmasa 11 çıkaramayacak olan Trabzonspor'u, asgarî ücretle hayatta kalmaya çalışan Trabzon şehri besleyemez oldu. Yöneticiler de büyümeyi, yüksek maaş vermekte olduğunu düşününce kulüp, çıkmaza girmiş oldu.     Ağaoğlu'nun yeniden yapılanma ve Trabzonspor'un kurumsallaşması adına yaptığı katkı takdire şâyandı. Ancak bununla birlikte Ağaoğlu yönetimin gittikçe merkezileştiğini de görmüş olduk. Ki Ağao

Oyunu Anlamak: Trabzonspor: 4- 1 Adana Demirspor

    Adana Demirspor'un başarısından bahsederken önce Montella'nın hakkını teslim etmek gerekir.     Konudan bihaber bakıldığında Montella'nın oyuncular üzerinde harika dokunuşları olduğu söylenebilir. Gerçekten 1.5 senede özellikle Balotelli'yi ustaca kullanabilmesiyle birçok oyuncuya yeniden hayat verdi Montella.     Ancak Montella için de Adana Demirspor'un belki de son şans olduğunu unutmamak gerekir. Çok erken yaşta yarışmacı kategoride boy göstermesine rağmen ne Roma ne Milan ne Fiorentina ne de Sevilla'dan istediğini alabildi Montella. Avrupa'da verilmeyen şans, yabancı hocalar söz konusu olduğunda Türkiye'de verilebiliyor. Samet Aybaba'ya hiç uymayan profilde oyuncuların transfer edilmesi ve nihayetinde Adana Demirspor'un takım disiplinini kaybetmesi, "ölmektense sıtmaya tutulmanın" tercih edilmesine neden oldu ve Adana Demirspor'un birazcık umut veren çıkışı Montella hocayı bugünlere getirdi.     Adana Demirspor,

Maslow'un Piramidi: Görgüsüz Çomarları Hayatımızdan Nasıl Çıkartabiliriz?

   El-cevap: Hayatımıza hiç almayarak    ✍Erken uyu ve erken kalk:  Bütün görgüsüz çomarlar geceleri ayaktadır. Sabahları erken uyandığında işi gücü olmayan bir kimseyle karşılaşma ihtimalin neredeyse yoktur.      ✍Duygu Tüccarlarından Uzak Dur: Her görgüsüz çomar, aynı zamanda kırılgan bir modernlik düşmanıdır. Çağın zihniyetini iyi kavra. Duygusal olmaya çalışma. Sakın ola duyguların üzerinden statü elde etmeye çalışma. Duygularını tanı ve duygularının farkında ol. Duygusal olmayla duygulu olmayı karıştırma.      ✍ Âni hareketlerden, Fevrîlikten, Öfkeli Olmaktan Kaçının: Çok iyi meziyetlere sahip olsan bile eğer sürekli öfkeliysen günün sonunda bir çuval inciri berbat edersin. O an karar alamıyorsan alma.      ✍ Kendi Hayatının Sorumluluğunu Kendin Al: Karar almaktan da korkma. Aldığın kararların arkasında dur. Kendinden başka hiç kimseyle seçimlerinin kritiğini yapma. Başkalarının hayatı seni ilgilendirmediği gibi senin hayatın da kimseyi ilgilendirmez.   

Futbol'un Akademisi: Hepimiz Abdullah Avcı'nın Kasketinden Çıktık

   Trabzonspor ile onu var edenler arasında muhafazakâr baba ile zincirini kırmak isteyen çocuk ilişkisi var.     Hem Trabzonspor'un başarılı olmasını istiyorlar hem de bundan korkuyorlar.     Çünkü Trabzonspor'u sağlıklı büyütemediler. Bir efsane yarattıklarının farkında olacak kapasitede değildiler.     Trabzonspor, hep var olsun ancak bizim kontrol edebileceğimiz bir yapıda olsun. Ne yaparsak yapalım, hep "efsane" olarak anılalım.     Ne Trabzonlular anlamak istedi ne de Trabzonspor'u var edenler "gerçekten" anlaşılmak istedi. Onlar "efsane" olarak görülmek iste(n)di ve öyle de oldular.     Anlaşılamayan, halka inemeyen Trabzonspor'un devrimi, gelecek kuşaklara aktarılamadı. Zamanla devrimi yapanlar da zaman karşısında yenik düştü. Sahneden çekilmek zorunda kaldıklarındaysa onları anlayan, hatırlayan ve onlara gereken kıymeti veren bir tek kimse bulamadılar.     Yoksa Trabzonspor'un "efsane" yılları büyük yanlış

Kritik Yazılar: Depremin Şiddeti ve Büyüklüğü

   Bütün coğrafya tanımları, coğrafyanın dağılış ve neden sonuç ilkelerinden hareketle beşeri sistemleri ve yeryüzünü araştırdığı üzerinde anlaşmaya varmıştır.     Buna göre coğrafya; fizikî , biyo , hidro , beşeri , ekonomik ve bölgesel coğrafya olmak üzere uzmanlıklara ayrılır.     Bütün bu uzmanlıklar altında başka başka alt alanlar da olup bu alt alanlar da kendi içersinde uzmanlaşmayı gerektirir.     Karıncaların hareketlerini takip ederek depremi önceden bildiklerini iddia eden yerli ve millî sözde bilim adamlarımız, özdeyse kanaat önderleri, bunları kamuoyuna anlatmaya çekindikleri için söyleyeceklerimin garip gelmesi oldukça doğaldır.     Depremin şiddeti ve büyüklüğü farklı anlamlara gelir. Şiddet, büyüklük demek olmadığı gibi bu iki kavramın birbiri yerine kullanılması büyük sorunlara yol açmaktadır.     Buna göre 7.8 ve 7.6 gibi rakamsal ifadeler depremin büyüklüğünü ifade etmektedir.     Oysa depremde kaç binanın yıkıldığı, kaç canın bu dünyadan göçtüğü is

Akademik Yazılar: Üniversite, Kütüphane Etrafında Çöreklenmiş Binalardan İbarettir

   Dövizin saniye saniye tırmandığı, ekonomik krizin içinden çıkılmaz bir boyuta ulaştığı, işsizliğin tavan yaptığı bir dönemde bir siyasî, katıldığı programdaki konuşmasında üniversitenin, "meslek edindirme" yeri olmadığını söyledi.     Evvela önce yüksekokul ve üniversite kavramlarını ayıralım. Üniversite, universal, yani evrensel kelimesinden gelir. Üniversitenin hedefi, aydın kimseler yetiştirmektir. Üniversiteden her mezun olan aydın bir kimse olmasa da aydın olmak için üniversite eğitimi almak şarttır. Çünkü üniversite, öğrencilerine kritik düşünebilme becerisini kazandırır.     Yoksa üniversitenin meslek edindirdiği yoktur. Meslek, esasen meslek liselerinde de yüksekokullarda da öğrenilmez. Bu okulların yaptığı tek şey, meslek edindirmeye yönlendirmektir. Eleştirel düşünme, önemli bir beceri olmakla birlikte düşünmenin son aşaması değildir. Yaratıcı düşünemeyen bir beyin, eleştirdiği yanlışlık içinde hapsolur.     Meslek öğrenme, hayata atılmaktır. Hayata a

Futbol'un Akademisi: İbadetin Kazası Olur, Futbolun Olmaz

   85-86 sezonuna iyi bir başlangıç yapamayan Trabzonspor, Sunderman ile yollarını ayırıp Ahmet Suat Özyazıcı ile anlaşır. Ahmet Suat Özyazıcı ilk antrenmanına çıktığında ağzından şu söz dökülür: "Gitti Sonderman, gitti ilk derman!"   Trabzonspor'un kuruluş yıllarında ortaya koyduğu felsefenin filozofu da Trabzonspor efsanesini yaratan da Trabzonspor'u 1. Lig'e çıkaran da ilk kez şampiyon yapan da Ahmet Suat Özyazıcı'dan başkası değildi.   Şenol Güneş'in ifadesiyle Ahmet Suat, Trabzonspor için tekerliğin icadıydı. O; Trabzonlulara bir hayat vermişti. Bugün Trabzonlular hayal kurabiliyorsa bu, Ahmet Suat sayesindedir.   Topa da sağ ayağımla vururdum diyerek açıklıyor siyasî görüşünü Ahmet Suat. Her zaman temkinli ve sade bir hayatı olmuştur Ahmet Suat'ın. Hayat, fena hâlde futbola benzer ya, karakteri oyun anlayışına da yansımıştır. İçeride 1-0'a deplasmanda 0-0'a oynayan, pas kalitesinin önemli olduğu, tekniğe dayalı bir felsefesi v

Futbol'un Akademisi: Kasketi Önümüze Alıp Düşünmek

   Futbol yorumcusu da edebiyatçı gibidir. Çünkü daha çok okunmak ve daha çok dinlenilmek için insanların duygularına tercüman olacak laflar bulmaya çalışır.     Liverpool'un 2013-2014 sezonunda şampiyon olamamasını kamuoyu, Gerard'ın ayağının kaymasına bağlamıştı. İlla bir suçlu arayacaksak kendimizden başlayabiliriz.     Peki ya ortada bir suçlu ya da suç yoksa? Ya bizler şu meşhur sağcı refleksinden kaçmaya çalışırken kendimize alternatif bir sağ oluşturup alternatif bir refleks geliştiriyorsak?     Trabzonspor'un belirli defoları olduğu için üst seviyelere çıkamayan ama kendi seviyesinde iyi meziyetlere sahip oyunculara ihtiyacı vardı. Hugo, Bakasetas, Trezeguet, Visča gibi oyuncular buna iyi bir örnek. Trabzonspor bu kaliteli yabancılarla kaliteli yerli futbolcuları birleştirirse -zannedersem Ömür de hep bu seviyelerde kalacak- bir ekol sahibi olma yolunda ilerler. Ancak bunun için bir üretim ekonomisi oluşturmak şarttır.     Çünkü Özkan Sümer'i

Futbol'un Akademisi: Biz Halkız, Yeniden Doğarız Ölümlerle

   Özkan Sümer, başkan seçilir seçilmez tribünlerdeki tel örgüleri kaldırtmıştı. Şimdilerde de yorumculuk yapan birisi tel örgülerin kaldırılmasının yanlış olduğunu bağıra çağıra anlatırken aksine tellere elektrik verilmesi gerektiğini söylemişti.    Zor zamanlarda hemen birlik olabilen, kendi arasında organize olmayı bilen ancak buna karşılık rahat dönemlerde çok kolay ayrışabilen bir milletiz.    Bunun nedeni bağımsız düşünce üretemememiz ve devlete olmayacak anlamlar yükleyerek devlet aygıtını kutsallaştırmamızdır.    Devleti, devlet yapan halktır. Devlet, halk için vardır. Ancak bu durumda halk, devlete karşı kendini sorumlu hissedip fazilet sahibi bir vatandaş olarak yetişebilir. Bütün servetin, üretimin ve kararın merkezde toplandığı bir ülkede herkes devletten bir parça koparmaya çalışır ve bunu da kendine hak görür. Koparamayan kimseler ise sefalete mahkûm olur. Böyle bir düzende fazilet, aptallık olarak görülür.    Sorun ne dünyaya açılmakta ne Liberalizm'de ne

Tarih Fantezileri: Lozan'ın Gizli Maddeleri Var Mı?

   KONDA'nın 2018 yılında yaptığı anketin 2023'e girerken gündeme gelmesi sonucu, Türkiye belki de tarihinin en komik yılbaşılarından birini geçirdi.      Tadımızın tuzumuzun olmadığı, yılbaşının eskisi gibi kutlanmadığı şu günlerde biraz da olsa Lozan'la eğlenebilmek açıkçası güzeldi. Takip edebildiğim kadarıyla oldukça yaratıcı mizahlar da ortaya çıktı.     Bundan sonra bu Lozan meselesinin güldük, eğlendik ve bitti denilerek rafa kaldırılması daha doğru olur. Çünkü bizim burada alaya aldığımız şey, bir insan grubunun "inandığı."      Lozan konusunda yeterince tarih profesörü ve araştırmacı yeterince açıklama yaptı. Bugün bu yazıyı okuyanların kafasında zaten Lozan'ın 2023 yılında sona erip ermediğiyle ilgili bir yargı var. Benim bu konuda defalarca tekrarlanmış bir şeyleri tekrar etmeme gerek yok. Ancak ben Lozan'ın 2023'te bitip bitmediğini kabul etmenin sosyolojik ve psikolojik boyutunu ortaya koyarsam insanların hayatlarından vakitler