Ana içeriğe atla

Tanıtım Yazısı

İçimden Geçenler İçimden Geldiği Gibi!

       24 Şubat 2020'de ilk blog yazımı yazdığımda internet sitemde gündeme, genel kültüre, topluma yönelik yazdığım yazıları bir sohbet havası eşliğinde yayımlamayı planlıyordum. Bu yüzden bloguma "İçimden Geçenler İçimden Geldiği Gibi" mottosunu uygun bulmuştum.     Her insan içinde bir miktar huzursuzluk taşır. İşte bu huzursuzluk; insanı araştırmaya, üretmeye, yapmaya, sıradışı olana iter.     Kimisi maymun iştahlıdır: Kendini aramak adına bir şeyler yapmaya çalışır, vazgeçer. Kimi insan şanslıdır: Kendini çabucak bulur. Kimi insan talihsizdir: Kendini bulduğunu sanar ama kendini ebediyen kaybetmiştir.     Bu insanlar bir nebze de olsa huzuru bulmuştur. Onlar huzuru, huzursuzluklarını hissettikleri anda dışarı vermekle bulurlar.      Ahmed Hamdi Tanpınar'ın Huzur romanı için husursuzluğun kitabı derler. Fernando Pessoa'nın da Huzursuzluğun Kitabı adlı bir eseri vardır. Oysa bütün kitapları oluşturan huzursuzluk düşüncesi değil midir?    Ken

Futbol'un Akademisi: İbadetin Kazası Olur, Futbolun Olmaz

   85-86 sezonuna iyi bir başlangıç yapamayan Trabzonspor, Sunderman ile yollarını ayırıp Ahmet Suat Özyazıcı ile anlaşır. Ahmet Suat Özyazıcı ilk antrenmanına çıktığında ağzından şu söz dökülür: "Gitti Sonderman, gitti ilk derman!"
  Trabzonspor'un kuruluş yıllarında ortaya koyduğu felsefenin filozofu da Trabzonspor efsanesini yaratan da Trabzonspor'u 1. Lig'e çıkaran da ilk kez şampiyon yapan da Ahmet Suat Özyazıcı'dan başkası değildi.
  Şenol Güneş'in ifadesiyle Ahmet Suat, Trabzonspor için tekerliğin icadıydı. O; Trabzonlulara bir hayat vermişti. Bugün Trabzonlular hayal kurabiliyorsa bu, Ahmet Suat sayesindedir.
  Topa da sağ ayağımla vururdum diyerek açıklıyor siyasî görüşünü Ahmet Suat. Her zaman temkinli ve sade bir hayatı olmuştur Ahmet Suat'ın. Hayat, fena hâlde futbola benzer ya, karakteri oyun anlayışına da yansımıştır. İçeride 1-0'a deplasmanda 0-0'a oynayan, pas kalitesinin önemli olduğu, tekniğe dayalı bir felsefesi vardır Özyazıcı'nın. Trabzon futbolunun muhafazakâr yüzünü temsil ediyordu ama devrimlerin en büyüğünü gerçekleştirmişti bir muhafazakâr olarak. İstanbul hegomenyasını devirmiş, bir oligarşiyi yıkmıştı.
  Çoklarının dediği gibi Ahmet Suat, ilhamını halktan alan bir kimse değildi. O, bizatihi halkın kendisiydi. Kemeraltılı bir esnaf nasılsa o da aynen öyleydi. Herkes kadar herkesti Özyazıcı. Ama onu herkesten daha başka yapan bir şey vardı onda.
  Olduğu kişi sayesinde Trabzon var olmuştu. O dönem Türkiye'de hiçbir bilgi, kitap, teknoloji yokken oynattığı oyun Avrupa seviyelerindeydi. Üstelik Özyazıcı, bunu Avrupalı antrenörleri taklit ederek değil Trabzon topraklarından bir felsefe çıkararak yapmıştı.
  "İbadetin kazası olur, futbolun olmaz!" sözü onun tutucu olmadığının göstergesidir. Ahmet Suat'ın bu kadar yerel kalması, o devrin şartları ve imkânlarıyla ilgilidir. Yoksa Bursaspor da Sarıyer'de de çalışmış, Sarıyer'e Balkan Kupası zaferini tattırmıştı.
  Ahmet Suat Özyazıcı'yı anlamak, Trabzonspor'u anlamaktır. Ahmet Suat Özyazıcı, kurucu figürdür. Elini taşın altına sokacaklar Ahmet Suat hocadan "ilham" almalıdır.
  Trabzonspor, başkalacaktır. Trabzonspor, değişecektir. Çünkü insan değişecek, insan da zamanı değiştirecektir.
  Bize düşen görev, Trabzonspor'u daha yükseğe çıkarmaktır. Bu, Ahmet Suat Özyazıcı'ya olan borcumuzdur.
  Mekânın cennet olsun hocam.. Bir gün görüşebilmek ümidiyle...

Yorumlar