24 Şubat 2020'de ilk blog yazımı yazdığımda internet sitemde gündeme, genel kültüre, topluma yönelik yazdığım yazıları bir sohbet havası eşliğinde yayımlamayı planlıyordum. Bu yüzden bloguma "İçimden Geçenler İçimden Geldiği Gibi" mottosunu uygun bulmuştum. Her insan içinde bir miktar huzursuzluk taşır. İşte bu huzursuzluk; insanı araştırmaya, üretmeye, yapmaya, sıradışı olana iter. Kimisi maymun iştahlıdır: Kendini aramak adına bir şeyler yapmaya çalışır, vazgeçer. Kimi insan şanslıdır: Kendini çabucak bulur. Kimi insan talihsizdir: Kendini bulduğunu sanar ama kendini ebediyen kaybetmiştir. Bu insanlar bir nebze de olsa huzuru bulmuştur. Onlar huzuru, huzursuzluklarını hissettikleri anda dışarı vermekle bulurlar. Ahmed Hamdi Tanpınar'ın Huzur romanı için husursuzluğun kitabı derler. Fernando Pessoa'nın da Huzursuzluğun Kitabı adlı bir eseri vardır. Oysa bütün kitapları oluşturan huzursuzluk düşüncesi değil midir? Ken
Doğa dirildi bir kurt pençesiyle Umut büyüttüm tûran elçisiyle Kim hapis zâlimin kelepçesiyle Bir diriliştir bizim için nevruz! Bahar gelişiyle doğa canlandı Sanki bir uykudaydı da uyandı Bu asırlardır değişmez düzendi Bir diriliştir bizim için nevruz! Dilimde şiir kopuz eşliğinde Yeniden doğdum Asya eşiğinde Yiğitler büyür demir beşiğinde Bir diriliştir bizim için nevruz! Adı nasıl geçsin şu çetin kışın Kor oldu ısıttı gözümden yaşım Öyle soğuk buz ki soğudu aşım Bir diriliştir bizim için nevruz! Yiğit halkım merttir, şanlı ulusum Çıksın, bozkurt edâsıyla ulusun Sen ki soyu üstün, sen ki ulusun Bir diriliştir bizim için nevruz! Gün olur, döner bir gün kara yazım Ozanım Asya'da elimde sazım Sanmayın tek kaldım, sanmayın azım Bir diriliştir bizim için nevruz! 06.03.2016 Tolgahan Tûran 20.30 Vakfıkebir/ Trabzon