Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Edebî İzlenimlerim etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Tanıtım Yazısı

İçimden Geçenler İçimden Geldiği Gibi!

       24 Şubat 2020'de ilk blog yazımı yazdığımda internet sitemde gündeme, genel kültüre, topluma yönelik yazdığım yazıları bir sohbet havası eşliğinde yayımlamayı planlıyordum. Bu yüzden bloguma "İçimden Geçenler İçimden Geldiği Gibi" mottosunu uygun bulmuştum.     Her insan içinde bir miktar huzursuzluk taşır. İşte bu huzursuzluk; insanı araştırmaya, üretmeye, yapmaya, sıradışı olana iter.     Kimisi maymun iştahlıdır: Kendini aramak adına bir şeyler yapmaya çalışır, vazgeçer. Kimi insan şanslıdır: Kendini çabucak bulur. Kimi insan talihsizdir: Kendini bulduğunu sanar ama kendini ebediyen kaybetmiştir.     Bu insanlar bir nebze de olsa huzuru bulmuştur. Onlar huzuru, huzursuzluklarını hissettikleri anda dışarı vermekle bulurlar.      Ahmed Hamdi Tanpınar'ın Huzur romanı için husursuzluğun kitabı derler. Fernando Pessoa'nın da Huzursuzluğun Kitabı adlı bir eseri vardır. Oysa bütün kitapları oluşturan huzursuzluk düşüncesi değil midir?    Ken

Edebî İzlenimlerim: Bir Taşra Kasabasında Kütüphane Kullanmak

   Bir süredir sınavlarıma daha verimli çalışabilmek için Vakfıkebir Gençlik Merkezi'nde bulunan halk kütüphanesini kullanıyorum.     Burada yaptığım gözlemlerde ilk ve ortaokul seviyesindeki gençlerin, kitap okumaya hiç de bigâne olmadığını gördüm. Bu yaş grubundaki gençler okul çıkışlarında üçerli beşerli gruplar hâlinde kütüphaneye gelip kitap alıyorlar. Kütüphanede çok fazla vakit geçirdikleri söylenemez. Kütüphaneye gitme alışkanlıkları olmadığı gibi kütüphanede nasıl davranılması gerektiği hakkında da bir fikirleri yok. İlgilerini çeken bir kitap olduğunda biri, diğer arkadaşına dönüp bağırabiliyorlar. Kitap bakarken çoğunlukla bir arkadaşlarını çekiştiriyorlar veya öğretmenlerini anlatıyorlar. Ara ara birinin okuduğu bir kitap hakkındaki düşüncelerini bir diğerine anlattığına da şahit oldum. Ama elbette bu "entelektüel" sohbet, kimsenin dişinin kovuğuna yetecek cinsten değildi.     Ülkemizde gençlerin kitap okumadığı görüşüne katılmıyorum. Hele gençleri

Edebî İzlenimlerim: Şahsî Kütüphane Oluşturmak

       Bir zamanlar ne çok istemiştim kütüphanemin olmasını...    Hayır, kitaplarımın olmasını istemiyordum, kütüphanemin olmasını istiyordum. Duvarlarca kitap biriktirmekti hayalim. Evimin müsait olan her köşesine raf yaptırmak istiyordum. Şöyle tavandan aşağı olacaktı.     Sahi, o kadar kitabı ne yapacaktım? Nerede saklamayı veya nasıl kullanmayı düşünüyordum bilmiyorum. Evim içre bir kütüphanem olsaydı ne olacaktı? Kim gelirdi kitaplarımı ziyaret içmek için evime?     Sonuçta hayat pahalı. Sonuçta yaşamak gerek ve insan sosyal bir canlı. Evet, belki düzinelerce kitap okumak oldukça hoş ama bir dağa tırmanmak, kamp yapmak, at binmek, futbol oynamak, film izlemek, sevdiğin ya da sevdiklerinle geçireceğin bir gece de hoş olabilir.     Hayatın çok başka ve ilginç yönleri de var, bunları keşfetmek de hoş. Bir insan nasıl yalnızca kitap okumaktan zevk alacak kadar sığ olabilir? Aklım almıyor. Okumak, öğrenmek ve öğretmek üzerine kurulu bir hayat... Bir an bile olsu

Edebî İzlenimlerim: Kampüste Edebiyat Öğrencisi Olmak

     Yazınsal ürünlerin gerçek popülaritesini kaybettiği bir dönemde edebiyatla uğraşmak da edebiyat okumak da eski değerini haiz değil.      Lise ders kitaplarında henüz siyasete ilgi duymaya, dünyayı anlamlandırmaya başladığımız dönemde gördüğümüz dava adamı edebiyatçı tipi yerini çok daha hassas, buna karşılık toplumun belli bir kesiminde pek fazla yer işgâl etmeyen tiplere bıraktı. Geçmiş dönemlerde bir edebî eser, gençleri intihara sürükleyip devrimlerin öncüsü bir vazife üstlenirken bugün için edebiyat, sıradan insanların sıradan aktiviteleri hâline geldi.      Dünün edebiyatçıları padişah, devlet adamı, memur, mülkiyeli, asker, tıbbiyeli gibi "büyük" insanlar iken bu kişiler için edebiyat, asil bir boş zaman meşgalesiydi. Bugünlerdeyse edebiyat, cazip bir meslek olma yolunda ilerlermiş gibi görünürken edebiyatçılar, toplumun alt tabakasından çıkıp hem alt tabakaya hem de üst tabakaya bu alt kültürü anlatma işinde başarılı olduğu nispetçe değer kazanmaktadırlar. Erken-

Edebî İzlenimlerim: Edebî Muhitler

   Hani İstanbul için edebiyatın kalbinin attığı yer denir ya... Ne kadar da doğru, değil mi?     Modern şehrin telaşı edebiyatı günlük hayatın dışına itmiş gibi görünse de edebiyat nerede olursa olsun kendine yer bulabiliyor. Çünkü yüzyıllardır süregelen evrimimiz edebiyatı bir dürtümüz hâline kadar getirdi. Aynı şekilde edebiyat muhitleri de modern şehrin kenarına atılmış gibi görünse de atıldığı kenarda ışığı insan gözünü rahatsız edecek derecede parlamaya devam ediyor.     Genel olarak edebiyattan rahatsızım. Rasyonel yaklaşımımın pek doğal bir sonucu olarak edebiyatı sevmiyor, edebiyattan faydalanıyorum. Dolayısıyla bugünkü edebiyat muhitlerinin geçmiş zamankinden çok da farklı olduğunu düşünmüyorum. Edebiyat ve edebiyatçıdan bahsediyoruz sonuçta...     Önceleri kıraathânelerde yapılan edebî sohbetler artık fazlasıyla garip kafelerde yapılır durumda. Edebiyat kafeleri en çok Üsküdar civarında göze çarpıyor. Üsküdar, millî-muhafazakâr kesimin en gözde birkaç semtinden biri. Üsküdar

Edebî İzlenimlerim

   Bundan yaklaşık dört yıl önce bir gün edebiyatın kalbinin attığı İstanbul'da gireceğim edebî muhitlerin hayalini kuruyordum.     Başlarda gelecek planlarım arasında İstanbul'da yaşamak yoktu. Ancak özellikle lise edebiyat hocalarım beni edebî sohbet muhitlerinin hayli fazla olduğu İstanbul konusunda cesaretlendirdi.     Ben de üç yıl boyunca yapmam gerekeni yapıp -Istanbul'da okumak bir avantajsa bu yüzdendir- edebî muhitleri takip edip bu muhitlerde düzenlenen sohbetlere katılmaya çalıştım.     Bu yazı dizisini mezun olduktan sonra hazırlamak istiyordum ama İstanbul'da yaşayabilme ihtimalim olan yalnızca dört ayım kaldı.     Dolayısıyla kendimi edebî muhitlerde yaptığım gözlemler açısından sona yaklaşmış hissediyorum.     Örgün eğitim hayatımın son yılındayım. Bu, öğrenci olmayı sevmiş biri olarak çok can sıkıcı bir durum.     İstanbul maceram, öğretmenlik hayatımda tecrübe kazanmak içindi. Nitekim öyle de oldu. Girdiğim edebî muhitler, oralarda tanıdığım edebiyatçı