24 Şubat 2020'de ilk blog yazımı yazdığımda internet sitemde gündeme, genel kültüre, topluma yönelik yazdığım yazıları bir sohbet havası eşliğinde yayımlamayı planlıyordum. Bu yüzden bloguma "İçimden Geçenler İçimden Geldiği Gibi" mottosunu uygun bulmuştum. Her insan içinde bir miktar huzursuzluk taşır. İşte bu huzursuzluk; insanı araştırmaya, üretmeye, yapmaya, sıradışı olana iter. Kimisi maymun iştahlıdır: Kendini aramak adına bir şeyler yapmaya çalışır, vazgeçer. Kimi insan şanslıdır: Kendini çabucak bulur. Kimi insan talihsizdir: Kendini bulduğunu sanar ama kendini ebediyen kaybetmiştir. Bu insanlar bir nebze de olsa huzuru bulmuştur. Onlar huzuru, huzursuzluklarını hissettikleri anda dışarı vermekle bulurlar. Ahmed Hamdi Tanpınar'ın Huzur romanı için husursuzluğun kitabı derler. Fernando Pessoa'nın da Huzursuzluğun Kitabı adlı bir eseri vardır. Oysa bütün kitapları oluşturan huzursuzluk düşüncesi değil midir? Ken
Futbol'un Felsefesi: "Futbol; Bir Takım Oyunudur, Bireysel Hata Olmaz." adlı yazımda "futbolda bireysel hata ve takım olmak" konusu üzerine durmuş ve "bireysel hata" şeklinde bir kavram olmadığını söylemiştim. Yazdığım bu yazı, bu işi bilen kimseler tarafından da ilgiyle karşılanırken "Futbolda hata yok mudur?" gibi bir soruyu da akıllara getirmiş oldu. Evet; futbol, bir takım oyunuydu ve hiç kimse takım oyununda bireysel hatanın olmasını istemez. Ancak bizler o yazıda futbolda bireysel hata kavramının olmadığını tartışmıştık, futbolda hatanın olmadığını değil. En nihâyetinde futbol yorumu veya açıklamaları bir gözleme dayanır ve gözlemlerin bir miktar hata içermesi son derece doğaldır. Kendi duyularımıza son derece haklı bir şekilde güvenmiyor olsak bile makinenin hata yapmayacağını düşünürüz. Ancak makineler de kusursuz değildir. Hayattan projeksiyonlar sunan ve elbette hayata projeksiyonlar veren futbolda hata olmadı