Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kritik Yazılar etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Tanıtım Yazısı

İçimden Geçenler İçimden Geldiği Gibi!

       24 Şubat 2020'de ilk blog yazımı yazdığımda internet sitemde gündeme, genel kültüre, topluma yönelik yazdığım yazıları bir sohbet havası eşliğinde yayımlamayı planlıyordum. Bu yüzden bloguma "İçimden Geçenler İçimden Geldiği Gibi" mottosunu uygun bulmuştum.     Her insan içinde bir miktar huzursuzluk taşır. İşte bu huzursuzluk; insanı araştırmaya, üretmeye, yapmaya, sıradışı olana iter.     Kimisi maymun iştahlıdır: Kendini aramak adına bir şeyler yapmaya çalışır, vazgeçer. Kimi insan şanslıdır: Kendini çabucak bulur. Kimi insan talihsizdir: Kendini bulduğunu sanar ama kendini ebediyen kaybetmiştir.     Bu insanlar bir nebze de olsa huzuru bulmuştur. Onlar huzuru, huzursuzluklarını hissettikleri anda dışarı vermekle bulurlar.      Ahmed Hamdi Tanpınar'ın Huzur romanı için husursuzluğun kitabı derler. Fernando Pessoa'nın da Huzursuzluğun Kitabı adlı bir eseri vardır. Oysa bütün kitapları oluşturan huzursuzluk düşüncesi değil midir?    Ken

Kritik Yazılar: Homimi De Gırtlak, Pufide Gandi, Cumba Yatak

   Bir koalisyonlar partisi olarak AKP'yi meydana getiren ve bir arada tutan şey, Post- Kemâlizm idi.     Erdoğan'ın Pragmatist ve Makyavelist siyaseti sonucunda bugün bütün Post- Kemâlistlerin AKP veya Cumhur İttifakı çatısı altında toplandığını, buna karşılık CHP'nin de Kemalist bir parti olduğunu söylemek doğru olmaz.     Kuruluş yıllarındaki AKP siyasasının aynı zamanda bir milliyetçilik karşıtlığı olduğunu da söylemekle birlikte bugün gelinen noktada AKP'nin kemik kitlesinin kendi arasında kimin daha milliyetçi veya kimin daha Atatürkçü olduğu üzerine yarıştığını belirtmek gerek. Ancak karşı tarafın da AKP'nin çözülmesinden kaynaklı olarak daha heterojen bir yapıya kaydığını söyleyebiliriz.     Bugünün siyaseti, 20 yıl önceki gibi keskin hatlardan oluşmuyor. Sınıfsal farklar her ne kadar siyasî görüş ve siyasî parti destekleme konusunda belirleyici olsa da ana etken olmaktan çıkmış durumda.     Post- Modern bir saçmalık olarak AKP, MHP, HÜDA, BBP, Y

Kritik Yazılar: Depremin Şiddeti ve Büyüklüğü

   Bütün coğrafya tanımları, coğrafyanın dağılış ve neden sonuç ilkelerinden hareketle beşeri sistemleri ve yeryüzünü araştırdığı üzerinde anlaşmaya varmıştır.     Buna göre coğrafya; fizikî , biyo , hidro , beşeri , ekonomik ve bölgesel coğrafya olmak üzere uzmanlıklara ayrılır.     Bütün bu uzmanlıklar altında başka başka alt alanlar da olup bu alt alanlar da kendi içersinde uzmanlaşmayı gerektirir.     Karıncaların hareketlerini takip ederek depremi önceden bildiklerini iddia eden yerli ve millî sözde bilim adamlarımız, özdeyse kanaat önderleri, bunları kamuoyuna anlatmaya çekindikleri için söyleyeceklerimin garip gelmesi oldukça doğaldır.     Depremin şiddeti ve büyüklüğü farklı anlamlara gelir. Şiddet, büyüklük demek olmadığı gibi bu iki kavramın birbiri yerine kullanılması büyük sorunlara yol açmaktadır.     Buna göre 7.8 ve 7.6 gibi rakamsal ifadeler depremin büyüklüğünü ifade etmektedir.     Oysa depremde kaç binanın yıkıldığı, kaç canın bu dünyadan göçtüğü is

Kritik Yazılar: Okuyan İnsan Mutsuz Mu Olur?

   Şöyle küçük bir literatür taraması yapacak olsak okuyan insanın mutsuz olduğuna işaret eden pek çok özlü söz buluruz.     İnsan da öyle değil midir? Çocukken hiçbir şey bilmemesine ve anlamamasına rağmen hayatının en mutlu günlerini çocukluğunda geçirmiyor mudur?     Bütün toplumlarda okuyan insanlar, toplumdan soyutlanmış kişiler değil midir? O kişiler ki o toplumların başına iş açanlar değil midir?     İktidarlar hep okumuş, sorgulayan insanları ortadan kaldırmaya çalışmamış mıdır?      Elbette yüzeysel olarak düşündüğümüzde yukarıdaki soruların hepsine evet cevabını veririz. Peki ya, yüzeysel olarak düşünmezsek?     İnsan, gerçekten en mutlu olduğu zamanları çocukluğunda mı yaşamaktadır? Bunu bize söyleten okumak mı yoksa hayat şartları mıdır? Acaba bizler okuduğumuz ve düşündüğümüz için mi mutsuz oluyoruz yoksa altından çıkamayacağımız sorumlulukları üstlendiğimiz için mi? Her şeyi neden okumak eylemiyle karşılaştırıyor ve buna bağlıyoruz ki?     Hiç kimse okumanın,

Kritik Yazılar: Tarkan'ın Şarkısı Nasıl Yorumlanmalıdır?

   Tarık Buğra; sanatın, baskının olduğu ortamlarda geliştiğini söyler. Zaten her şeyi apaçık bir şekilde söyleyebilecek olsaydık sanat yapmaya ihtiyaç duymazdık.    Sanat eseri denilince hemen hepimizin aklımıza ilk gelen şey, aşktır. Eğer sanatçı adayı âşıkımız, mâşukuna sevdiğini açıkça söyleyebilseydi bunu sanata dökme ihtiyacı döker miydi? Veya bir şeyler hissettiğimiz birine bunu hemen söyleme imkânımız olsa aşk denen şey ortaya çıkar mıydı?    Aşk, bilinmezlikten ve baskıdan doğar. Toplum, normlarıyla insanları kendini açık edememeye zorlar. Bu da bilinmezliği oluşturur.    Tarkan; son zamanlarda moralinin pandemi ve iklim krizi sebebiyle çok bozuk olduğunu, insanları neşelendirebilmek için Geççek' i yazdığını söylüyor. Zaten şarkının klibinde de pandemide alt üst olan hayatımıza âit bolca görüntü mevcut.    Bir eserin hangi amaçla yazılmış olduğunun sanatçısı tarafından söylenmesi, o esere karşı olan ilgiyi azaltır. Sanat eseri merak edildiği için ilgi görür. Sa

Kritik Yazılar: Oksidentalizm'in Kökeni

   Bir önceki yazımda medeniyet oluşturmanın ilk şartının önceki -özellikle de bir önceki- medeniyetleri kritize etmek olduğunu söylemiştim.    Bu bağlamda Batı, Doğu'yu önce anlamaya sonra da tenkit etmeye başladı.     Foucault , Doğu'nun benliğinin Batı'nın kendisini nasıl tamamladığını okuduğunda oturduğunu söyler. Bu çok akıllıca ve doğru bir sözdür. İnsanlar gibi toplumlar, milletler ve devletler de bir benliğe sahiptir.    İşte Batı'nın Orientalist eserlerini okuyan, çıkışa geçen Doğu dünyası kendince bir bakış açısı geliştirdi: Oksidentalizm!    Orientalizm, kendi şartları içinde olgunlaşmış, târihsel bir zeminde mantığa uygun gelebilecek sebeplere sahiptir.     Ancak burada şöyle bir problem var: Orientalism'in tohumları atıldığı sırada Batı'nın Doğu'yla ilgili ciddi bir bilgi birikimi vardı. Bu bilgi birinci eldendi. Bir metodolojisi (yöntembilgisi) vardı. Oysa Doğu, Oksidentalizm'i Batı'nın Doğu hakkındaki tavrına karşı bir tepki olara

Kritik Yazılar: Anadolu İrfanı

       Efendim, ister sağcı ister solcu olsun Türk milletinin üzerinde uzlaşabildiği bir kavram vardır: Anadolu irfânı!    Bir kere Anadolu medeniyetin beşiğidir. Vaktiyle Anadolu'da henüz güçlü bir siyâsî otorite çıkmazdan evvel özellikle Asur'dan gelen ticâret kervanlarının son durağı Anadolu olurmuş. Anadolu, önemli bir pazarmış.    Mesela Göbeklitepe diyoruz. Târihin en eski yerleşim yeridir.     Yunan Uygarlığı da Anadolu'dan çıkmıştır.     Bizans, Anadolu Selçüklu ve hatta Osmanlı...    Hepsi diyoruz, bunların hepsinin ortaya çıktığı yer Anadolu...     Gelin görün ki nedenleri kitaplarla incelenecek kadar uzun ve önemli olan birtakım nedenlerden Anadolu, bağnazlığın merkezi hâline geldi. Özellikle Demokrat Parti ve onu tâkip ettiğini iddia eden iktidarların popülist söylemleri sonucunda ortaya çıkan milliyetçilik, kendimizi dev aynamızda görmemize neden oldu.    Cumhuriyet ilan edildiğinde bağnazlığa karşı savaş açılıyor denildi. Nihayetinde gelen hükumet modern