24 Şubat 2020'de ilk blog yazımı yazdığımda internet sitemde gündeme, genel kültüre, topluma yönelik yazdığım yazıları bir sohbet havası eşliğinde yayımlamayı planlıyordum. Bu yüzden bloguma "İçimden Geçenler İçimden Geldiği Gibi" mottosunu uygun bulmuştum. Her insan içinde bir miktar huzursuzluk taşır. İşte bu huzursuzluk; insanı araştırmaya, üretmeye, yapmaya, sıradışı olana iter. Kimisi maymun iştahlıdır: Kendini aramak adına bir şeyler yapmaya çalışır, vazgeçer. Kimi insan şanslıdır: Kendini çabucak bulur. Kimi insan talihsizdir: Kendini bulduğunu sanar ama kendini ebediyen kaybetmiştir. Bu insanlar bir nebze de olsa huzuru bulmuştur. Onlar huzuru, huzursuzluklarını hissettikleri anda dışarı vermekle bulurlar. Ahmed Hamdi Tanpınar'ın Huzur romanı için husursuzluğun kitabı derler. Fernando Pessoa'nın da Huzursuzluğun Kitabı adlı bir eseri vardır. Oysa bütün kitapları oluşturan huzursuzluk düşüncesi değil midir? Ken
Adana Demirspor'un başarısından bahsederken önce Montella'nın hakkını teslim etmek gerekir. Konudan bihaber bakıldığında Montella'nın oyuncular üzerinde harika dokunuşları olduğu söylenebilir. Gerçekten 1.5 senede özellikle Balotelli'yi ustaca kullanabilmesiyle birçok oyuncuya yeniden hayat verdi Montella. Ancak Montella için de Adana Demirspor'un belki de son şans olduğunu unutmamak gerekir. Çok erken yaşta yarışmacı kategoride boy göstermesine rağmen ne Roma ne Milan ne Fiorentina ne de Sevilla'dan istediğini alabildi Montella. Avrupa'da verilmeyen şans, yabancı hocalar söz konusu olduğunda Türkiye'de verilebiliyor. Samet Aybaba'ya hiç uymayan profilde oyuncuların transfer edilmesi ve nihayetinde Adana Demirspor'un takım disiplinini kaybetmesi, "ölmektense sıtmaya tutulmanın" tercih edilmesine neden oldu ve Adana Demirspor'un birazcık umut veren çıkışı Montella hocayı bugünlere getirdi. Adana Demirspor,