Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Türk Düşüncesi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Tanıtım Yazısı

İçimden Geçenler İçimden Geldiği Gibi!

       24 Şubat 2020'de ilk blog yazımı yazdığımda internet sitemde gündeme, genel kültüre, topluma yönelik yazdığım yazıları bir sohbet havası eşliğinde yayımlamayı planlıyordum. Bu yüzden bloguma "İçimden Geçenler İçimden Geldiği Gibi" mottosunu uygun bulmuştum.     Her insan içinde bir miktar huzursuzluk taşır. İşte bu huzursuzluk; insanı araştırmaya, üretmeye, yapmaya, sıradışı olana iter.     Kimisi maymun iştahlıdır: Kendini aramak adına bir şeyler yapmaya çalışır, vazgeçer. Kimi insan şanslıdır: Kendini çabucak bulur. Kimi insan talihsizdir: Kendini bulduğunu sanar ama kendini ebediyen kaybetmiştir.     Bu insanlar bir nebze de olsa huzuru bulmuştur. Onlar huzuru, huzursuzluklarını hissettikleri anda dışarı vermekle bulurlar.      Ahmed Hamdi Tanpınar'ın Huzur romanı için husursuzluğun kitabı derler. Fernando Pessoa'nın da Huzursuzluğun Kitabı adlı bir eseri vardır. Oysa bütün kitapları oluşturan huzursuzluk düşüncesi değil midir?    Ken

Türk Düşüncesi: Reality Showlara Yeniden Bir Bakış

   Türkiye'yi bir Avrupa tarihi veya Doğu medeniyetinin sınırları içerisinde değerlendiremiyoruz. Tanzimat'tan beri yaygın görüş, Türkiye'nin Doğu ile Batı arasında bir köprü olduğu ve bunu koruması gerektiğidir.     Buna elbette itiraz gelecektir. İşte toplum olarak önemli bir meselemiz de Tanzimat'tan beri ne olduğumuz konusunda bir uzlaşıya varmış olamamamızdır. Türkiye'nin önemli ama kendine has bir kimlik buhranı vardır ve bu kimlik buhranı başka sebeplere de yol açmaktadır.     Örneğin aynı kimlik buhranı, bugün AKP iktidarıyla birlikte devletin resmi ideolojisinin de değişmesine sebep olmaktadır. Bu ideoloji, Türkiye'yi bugüne dek bağlantı kurduğu bir dünyadan alıp başka bir dünyayla entegre olmaya zorlamaktadır.     Her şey ekonomiktir ve ekonomik olan her şey de politiktir. Türkiye, gerçek anlamda hiçbir zaman bir refah ülkesi olmadı. Örneğin Türkiye'de 2010 yılında net asgari ücret, 518,58 kuruştu. Bu, o zamanki kurla 345.72$'a denk

Türk Düşüncesi: Alternatif Sağ Ne Demektir ve Hayatımıza Nasıl Girmiştir?

       Elbette geleneksel sağ, geleneksel yaşayan bir toplumun gelenekçi bireyleri için, içine doğulan bir kültürü ifade etmektedir. Ancak bu düşünce, büyük şehirleri ve büyük fikirleri biraz deneyimlemiş muhafazakâr ailelerin çocukları için yeterince cezbedici değildir. Zaten bu durum, hayatında önünün muhafazakâr toplum yapısı sebebiyle kesildiğini düşünen gençler için bir çatışma meselesidir.     Muhafazakâr bir dünyanın içine doğan bu aileler için çocuklarının "isyankâr" tavrı, bir bozulma olarak görülse de mesele basit bir kuşak çatışmasından çok ötedir. Gerçek şu ki bu gençlerin içine doğdukları dünya ile ebebeynlerinin içine doğdukları dünya arasında dağlar kadar fark vardır. Buna bağlı olarak bu genç neslin dine bakışı ebebeynlerinin bakışı gibi değildir. Daha net söylersek bu genç nesil, ebebeynlerinin inandığı gibi bir dine inanmamaktadır. Onların dini değerleri popüler ifadeyle çok daha pagan, liberal ve bireyci bir anlayışa sahiptir.    Dolayısıyla bu

Türk Düşüncesi: Kemalizm'e Alternatif Bir Aydınlanma Mümkün Müdür?

   Modernizm'in amacı burjuva sınıfının elinde olan yüksek (?) bilginin ulusun her bireyine yayılması ve bireyin tam bir birey olarak yetişmesidir.        Aydınlanma, batıda dîne karşı arasına mesafe koyabilmiş ve en azından seküler bir değer sistemi oluşturabilmeyi ifade eder. Türkiye için aydınlanmanın tam olarak bu anlamı karşıladığını tam olarak iddia edemesek de inkâr da edemeyiz.      Siyasî fraksiyon olarak sağ ve sol da Fransız Devrimi'nden sonra ortaya çıkmıştır. İddiaya göre devrimciler ile tutucu din adamlarının yaptığı bjr toplantıda devrimciler sola, din adamları sağ tarafa oturmuşlardır. Bu açıdan bakıldığında o dönem din adamları aydınlanmaya karşıdır. Dolayısıyla " aydın"  denilen kişi solcu olmalıdır. Yerleşegelmiş "sol aydın" kavramı da bu analojiden kaynaklanmaktadır.     Faşizm, doğu milletlerine özgü değildi. Yüzyıllardır uykuda olan doğu milletleri faşizan politikalar yürütecek kadar güçlü değildi. Dolayısıyla Doğu, ya Emperyalist polit

Türk Düşüncesi'ne Ön Söz

   Ben kimim sorusuna verecek bir cevabım yok. Yeri gelir futbol, yeri gelir siyaset, yeri gelir sosyoloji ya da psikoloji üzerine dahi konuşabilirim.     Bu yola çıktığımda "İçimden Geçenler Içimden Geldiği Gibi" demiştim. Bu mottodan hareketle yazılarımı yazmaya gayret gösteriyorum.     Tabiî ki takdir hakkı her zaman siz okuyuculardadır.     Üniversite bölüm tercihi yapacağım zamanda hem duygusal hem de aklî nedenlerden Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü seçtim. İnsan, on sekiz yaşındayken her şeyi tozpembe görebiliyor. Edebiyat da duygularıma hitap ediyordu. Ayrıca felsefeye, tarihe, coğrafyaya göre çok daha kapsamlıydı. Düşündüm ki eğer edebiyat seçersem bütün sözel alanlarda çalışma fırsatı elde ederim. Üstelik ne kadar zaman ayırsam da Türk Dili ve Edebiyatı dersi notlarım, diğer sözel derslerden düşüktü.     Bu açıdan kendimi Türk Düşüncesi'nin gelişimi açısından konuşabilecek biri olarak görüyorum. Hiçbir şey bilmiyor olsam dahi edebiyatın bir ucundan yakalamış duru