Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Tanıtım Yazısı

İçimden Geçenler İçimden Geldiği Gibi!

       24 Şubat 2020'de ilk blog yazımı yazdığımda internet sitemde gündeme, genel kültüre, topluma yönelik yazdığım yazıları bir sohbet havası eşliğinde yayımlamayı planlıyordum. Bu yüzden bloguma "İçimden Geçenler İçimden Geldiği Gibi" mottosunu uygun bulmuştum.     Her insan içinde bir miktar huzursuzluk taşır. İşte bu huzursuzluk; insanı araştırmaya, üretmeye, yapmaya, sıradışı olana iter.     Kimisi maymun iştahlıdır: Kendini aramak adına bir şeyler yapmaya çalışır, vazgeçer. Kimi insan şanslıdır: Kendini çabucak bulur. Kimi insan talihsizdir: Kendini bulduğunu sanar ama kendini ebediyen kaybetmiştir.     Bu insanlar bir nebze de olsa huzuru bulmuştur. Onlar huzuru, huzursuzluklarını hissettikleri anda dışarı vermekle bulurlar.      Ahmed Hamdi Tanpınar'ın Huzur romanı için husursuzluğun kitabı derler. Fernando Pessoa'nın da Huzursuzluğun Kitabı adlı bir eseri vardır. Oysa bütün kitapları oluşturan huzursuzluk düşüncesi değil midir?    Ken

Oyunu Anlamak: Dünya Kupası Arası Antalya Hazırlık Kampı Maçları Notlarım

   03.12. 2022 Trabzonspor: 1- 1 Hull City    07.12.2022 Trabzonspor: 2-2 Crystal Palace    10.12.2022 Trabzonspor: 1-1 Kasımpaşa    ✍Türkiye'de oynanan futbol ile Avrupa futbolu arasında tarihî, ırkî, ulusal, coğrafî, sosyolojik ve siyasî nedenlerden dolayı bazı temel farklılıklar bulunmaktadır.     ✍Türkiye'de hâlâ 90'lı yıllardan kalan kanat oyunu oynanmakta, takımlar sahaya yayılarak oynamayı tercih etmekte, geçişleri iyi yapmak bir takım için kritik önemde olmakta, bu da geniş alanlara sebebiyet vermektedir. Tüm sahayı parsellemeye çalışan takımlar doğru pozisyon alamamakta, böylelikle ligin sertlik derecesi de artmaktadır. Oyunun kanatlara çok fazla bağlı olması defansif ve ofansif bire birleri çok önemli hâle getirmektedir.     ✍Kendi ligindeki takımları yenemeyen bir takımın, Avrupa'daki takımları yenmesini beklenemez çünkü Avrupa'daki takımlar, kendi liglerindeki takımları yenerek bu sahneye çıkmaktadır. Oysa bizim ligimizde her sene en iyi olan

Blog Tecrübem: Sosyal Medya Çağı Sona Mı Eriyor?

   Daha önce sosyal medyanın varoluşu üzerine yerli ve yabancı düşünürlerden birçok yazı okumuştum. İtiraf etmeliyim ki başlarda oldukça ilginç karşıladığım bu yazılar sosyal medya yıllardır aynı tas aynı hamam olduğu için bir süre sonra sıradanlaşmaya başlamıştı.    Bu yüzden epeyi uzun bir süredir sosyal medyaya ne felsefî ne sosyolojik ne de ontolojik olarak yaklaşan hiçbir yazı okumadım.     Bilen bilir, biz blog yazarlarının büyük(!) bir derdi de yazdıklarını büyük kitlelere ulaştırmaktır. Teoride Twitter, düşünceleri yaymak için iyi bir platformdur. Facebook grupları, taraftar veya muhalif bulmak için harika bir fırsattır. İnstagram, ürünümüzü iyi pazarlayabiliyorsak etkileşim verebilir. Ama pratikte verilen emekle karşılaştırıldığında sosyal medyanın blog yazarına katkısı yok denecek kadar azdır.     Suç, pek tabii insanların beğeni algısına veya minnet eksikliğine atılabilir. Çünkü bir içerik üretici, kuru bir teşekkür veya yazının tam olarak okunmadığının apaçık belli olduğu s

Futbol'un Felsefesi: Futbolda Hata Kavramına Yeniden Bir Bakış

   Futbol'un Felsefesi: "Futbol; Bir Takım Oyunudur, Bireysel Hata Olmaz." adlı yazımda "futbolda bireysel hata ve takım olmak" konusu üzerine durmuş ve "bireysel hata" şeklinde bir kavram olmadığını söylemiştim.     Yazdığım bu yazı, bu işi bilen kimseler tarafından da ilgiyle karşılanırken "Futbolda hata yok mudur?" gibi bir soruyu da akıllara getirmiş oldu. Evet; futbol, bir takım oyunuydu ve hiç kimse takım oyununda bireysel hatanın olmasını istemez. Ancak bizler o yazıda futbolda bireysel hata kavramının olmadığını tartışmıştık, futbolda hatanın olmadığını değil. En nihâyetinde futbol yorumu veya açıklamaları bir gözleme dayanır ve gözlemlerin bir miktar hata içermesi son derece doğaldır. Kendi duyularımıza son derece haklı bir şekilde güvenmiyor olsak bile makinenin hata yapmayacağını düşünürüz. Ancak makineler de kusursuz değildir.     Hayattan projeksiyonlar sunan ve elbette hayata projeksiyonlar veren futbolda hata olmadı

Politikasız Poetika: Şiirin Niceliği Üzerine

   Bu zamana kadar nitelikli şiir ve şiirin niteliği üzerine birçok yazı yazıldı ancak kimse şiirin niceliği üzerine birkaç söz söyleme endişesi duymadı.     Oysa şiirin niceliği sorununu çözmemiz, nitelik sorununu ortadan kaldıracaktır.     Öncelikle her popüler şey kötü değildir veya çok olan şey, değerini kaybetmez. Çünkü sanat eserleri paha biçilmezdirler ve cümlenin malumu olduğu üzere şâirler yazdıkları şiirler ve kitaplarla anılır. Sanat dünyasında "ne kadar çok aktif olmak, o kadar tanınmak" demektir. Sanatçı, üzerinde güzel bir şeyler üretmek zorunda olmanın baskısını hisseder. Tribünler, güzel oyun ister. Ancak bunun sürekli olmasını da talep eder. Ancak realitede bu, her zaman mümkün değildir. Şair, bazen içi oldukça boş şeyleri süslü cümlelerle söyler. Bazense hikmetli sözleri sanatsız bir şekilde ifade etmek zorunda kalır. O an şair için sonuç almak önemlidir ve buna göre davranır.     Sonuçta her şairin bir veya birkaç şiiri bilinir ve takdir edilir.

Oyunu Anlamak: Oyunu Anlatmaya Kısa Bir Ara

   "Oyunu Anlamak" yazı dizisiyle "Modern Futbola Giriş-1" dersini futbola, spora ve hayata bigâne kalmış insanlara başarıyla anlatmış oldum.     Bundan sonra artık Trabzonspor'un ön alan hareketliliğini sağlaması lazım. Bu tam anlamıyla sağlanana kadar Trabzonspor, üretkenlik anlamında sıkıntılar yaşayacak. Bazı oyuncuların defansif, bazı oyuncularınsa ofansif üretkenliğinde ciddi sorunlar var. Zaman zaman bundan kaynaklanan sorunlar da olacak. Burada bir teknik direktör dokunuşu gerekecek.     Bu süreçte Trabzonspor oyunu durağanlaşmaya başlamış gibi görünebilir. Performans dalgalanmaları geçen seneye oranla çok daha fazla olacaktır. Geçen seneye göre çok daha geç tertip edilmiş bir takım Trabzonspor. Tek artısı, bir oyun kültürünü oturtmuş olması.     Aslında bu, uzun süredir düşündüğüm bir şeydi ama Antalyaspor maçından sonra kesin kararımı verdim. Daha önce bu işi, kendimden fedakârlık yaparak sürdürdüğümü ve bunun beni ziyadesiyle yıprattığını

Oyunu Anlamak: Kopenhag: 2-1 Trabzonspor

   Bir "Oyunu Anlamak" yazısını hazırlamak sanıldığı kadar kolay değil. Bunun için belki saatlerce haber takip ediyor, istatistiklere bakıyor, takımları ve oyuncuları en ince ayrıntısına kadar analiz ediyorum.     Şüphesiz bu yazıların kolay yazıldığını söylemek, benim için çok daha pragmatik olurdu. Hayır, futbol hakkında bir şeyler yazmak zor değil. Zor olan, insanların yararına olacak şeyleri bulup insanlara sunabilmekte. Bu da bir plan ve program gerektiriyor ki benim gibi meslekten olmayan kimselerin üç günde bir maç yazısı yazması çok zor. Üstelik bunca emek vermeme rağmen Google'ın reklam gelirlerinin, dilenciye sadaka verecek kadar bile olmaması işin bir başka boyutu.     Bir başka sorun da kullandığım ücretsiz istatistik sitesi whoscored.com'un Avrupa kupaları için istatistik sunmaması. Yeterli veriye ulaşamadığımdan Trabzonspor'un Avrupa'da oynadığı maçları Süper Lig karşılaşmalarını analiz ettiğim şekilde birçok harita ve grafikten yarar

Oyunu Anlamak: Trabzonspor: 1-0 Hatayspor

   Geçen sene 1-1 biten Hatayspor maçından sonra hem ayrıntılı bir Hatayspor analizi yapmış hem de lig dinamiklerini de dikkate alarak ligin orta sıralarındaki takımlar için bazı yargılarda bulunmuştum. Yazıya göz atmak isteyenler bu linke tıklayabilir.     Hatay medyasında Ömer Erdoğan'a özellikle Ocak ayından beri ciddi bir muhalefet olduğunu biliyordum. O dönem Ömer Erdoğan'ın da Afrika Kupası sebebiyle önemli oyuncularını kaybettiği, ayrıca takım içinde birtakım denemeler yaptığı bir dönemdi. Bazı maçlarda Hatay'ın tarzının dışına çıkarak daha çok topa sahip olduğunu da gözlemleşmiştim ama bunu "arayış" olarak değerlendirmiştim.     Maç öncesi Serkan Özbalta'nın açıklamalarından anlıyoruz ki Hataysporlu yöneticiler, Hatayspor'un daha çok topa sahip olma oyunu odaklı bir anlayışla oynamasını istiyor. Anlaşılan Ömer Erdoğan'la yolların ayrılmasının nedeni de herhangi bir memnuniyetsizlik değil yöneticilerin "büyük takım olma